Trump’ın İkinci Dönem Vaatleri ve Zorlukları
“`html
Donald Trump, İkinci Döneminde Büyük Değişiklikler Vaat Ediyor
ABD Başkanı Donald Trump, ikinci döneminde önemli dönüşümler gerçekleştirme sözü verdi.
Yemin töreninin ardından, hızla pek çok başkanlık emri imzaladı.
Bu emirler arasında, ABD-Meksika sınırında ulusal acil durum ilanı, uyuşturucu kartellerinin “terörist örgütler” olarak değerlendirilmesi ve 6 Ocak Kongre baskınına karışanların affedilmesi yer aldı.
Cumhuriyetçi Parti’nin lideri, kampanya sürecinde ABD tarihindeki “en büyük sınır dışı uygulamasını” gerçekleştirmeyi, bürokratik engelleri azaltmayı, vergileri indirmeyi ve ithal ürünlere yeni gümrük tarifeleri eklemeyi vaat etti.
Trump, hedeflerine ulaşabilmek için Kongre’de Cumhuriyetçi kontrol ve Yüksek Mahkeme’deki muhafazakâr yargıçların çoğunluğuna güveniyor. Fakat, onun önünde denge ve denetleme mekanizmaları ile birlikte çeşitli zorluklar bulunuyor.
Uzmanlar, Trump’ın planlarını kısıtlayabilecek altı önemli faktör üzerinde duruyor.
1. Kongre’de Az Farkla Sağlanan Çoğunluk
Kongre’nin her iki kanadında da Cumhuriyetçiler çoğunluğu elde etmiş durumda, ancak bu durum oldukça dar bir farkla gerçekleşti.
Kasım ayındaki seçimlerde Temsilciler Meclisi’ne 220 Cumhuriyetçi ve 215 Demokrat üye seçildi. O tarihten bu yana, iki Cumhuriyetçi istifa etti ve birinin de istifası bekleniyor.
Bu durum, Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi’ndeki farkını sadece ikiye indirecek. Ancak, önümüzdeki bölümlerde boşalan sandalye için seçimin yapılması öngörülüyor.
UCLA’dan siyaset ve hukuk uzmanı Prof. Mark Peterson, bu durumu “modern tarihimizdeki en dar çoğunluk” olarak tanımladı. Peterson, Cumhuriyetçilerin çok disiplinli olduklarına ancak tartışmalı konularda birlik sağlamakta zorlanabileceklerine dikkat çekiyor.
Senato’da ise Cumhuriyetçilerin 53, Demokratların 47 sandalyesi bulunmakta. Bu da, Cumhuriyetçilerin, muhalefetin yasama sürecini uzatmasını ve oylamayı engellemesini önleyecek 60 üyelik süper çoğunluktan yoksun oldukları anlamına geliyor.
Fakat Senato, “uzlaşma” adıyla bilinen bir prosedürle bütçe önlemlerini yalnızca 51 üyelik çoğunlukla onaylayabiliyor. Cumhuriyetçiler, bazı hedeflerine bu yöntemle ulaşmayı hedefliyor. Ancak, Peterson’a göre “Demokratlar hemen hemen tüm diğer alanları durdurma gücünü elinde bulunduruyor”.
Prof. Peterson, Trump’ın ilk döneminde de her iki kanatta çoğunluğu elinde bulundurduklarını ancak sadece vergi indirimleri yasasını geçirebildiklerini vurguluyor.
2. Bağımsız Yargı
Yüksek Mahkeme, Amerika’nın en yüksek yargı organı ve üyeleri, görev süreleri sona erdikçe başkanlar tarafından atanıyor.
Mevcut dokuz Yüksek Mahkeme yargıcının altısı muhafazakâr, bunların üçü Trump döneminde atandı. Ancak bu durum, mahkemenin tüm kararlarının yönetimin hedeflerini destekleyeceği garantisini sağlamıyor.
Yüksek Mahkeme, Trump tarafından atanan yargıçlarla birlikte, federal seviyedeki kürtaj haklarını geri çekmişken, Cumhuriyetçilerin beklediği gibi Obamacare’i ve LGBT bireylerin işyerlerindeki ayrımcılığa yönelik koruma yasalarını onayladı.
Yüksek Mahkeme ayrıca, 2020 seçim sonuçlarını iptal etme çabasını ve Daca programını iptal etmeyi reddetti. Daca, yasa dışı yollarla ABD’ye giren çocuk göçmenlerin korunmasını amaçlıyor.
Pew Araştırma Merkezi’nin verilerine göre, görevdeki bölge hakimlerinin %60’ı Demokrat başkanlarca atanmış durumda.
Prof. Peterson, “yargının, yasa ve emsal kararların rehberliğinde işlediğini ve yüksek oranda bağımsız kalarak yönetimin üçüncü organı olmaya devam ettiğini” belirtiyor.
3. Eyalet ve Yerel Yönetimlerin Gücü
ABD’nin federal yapısı, Beyaz Saray’dan zorla dayatılan değişiklikleri kısıtlamaktadır.
ABD Anayasası’nın 10. Maddesi, eyaletlere geniş ilke ve yetkiler tanır. Eyalet yönetimleri, güvenlik, eğitim, sağlık, sosyal yardımlar gibi pek çok konudan sorumludur. Ayrıca, yerel yönetimler kamu güvenliği, şehir planlaması ve arazi kullanımı gibi meselelerle ilgilenmektedir.
Prof. Peterson, Demokratların Trump yönetimine daha yerel düzeyde karşı gelmek için bu yetkileri kullanma yoluna gideceğini düşünüyor.
Peterson, California’nın ülkenin en büyük eyaleti ve dünyanın “beşinci büyük ekonomisi” olduğunu vurguluyor. “Eyalet genel anlamda demokratik veya liberal olmayabilir ancak bu yönde bir eğilim gösteriyor.” diyor.
Peterson, California ve diğer birçok eyaletin Trump yönetiminin hedeflerinin dışında kalmak ya da ona meydan okumak için elinden geleni yapacağını belirtiyor, tıpkı geçmişte Teksas ve diğer eyaletlerin Obama ve Biden yönetimlerine karşı durdukları gibi.
Mevcut durumda, 50 eyaletin 23’ünü Demokrat Partili valiler yönetmektedir.
Trump’ın kitlesel sınır dışı planları, yerel düzeyde de destek gerektirmekte ve bazı yerel yönetimlerdeki dirençle karşılaşabilir. Birçok şehir ve eyalet, göçmenler için “sığınak” ilan etti ve federal hükümetle iş birliğini kısıtlamıştır.
4. Kamu Kurumları Çalışanlarının Direnci
Cumhuriyetçiler, Trump’ın ilk döneminde politikalarını kamu çalışanlarının direnişi nedeniyle uygulamakta zorluk yaşadıklarından şikayet etmektedir.
Trump, ilk döneminin sonlarında binlerce kamu çalışanını işten çıkarmak için başkanlık emri imzalamıştı, bununla birlikte yerine kendi destekçilerini atamasını sağlamıştı. Eski Başkan Joe Biden bu kararı iptal etmiş olsa da, Trump ikinci dönemin ilk gününde benzer bir emir daha imzaladı.
Ayrıca, uzaktan çalışan federal memurların ofislere geri dönmesine yönelik talimatlar verdi. Trump’a yakın olan muhafazakâr gruplar, kamu görevlilerinin yerine düşündükleri profesyonellerin bulunduğu bir veri tabanı oluşturdu.
One Sendikası ve Ulusal Hazine Çalışanları Sendikası, yeni başkanlık emrine karşı hukuki bir mücadele başlattı.
Prof. Peterson, Trump’ın bu tür adımlarına güçlü bir kurumsal, yasal, siyasi ve sendikal dirençle karşılaşmasını bekliyor.
5. Sivil Toplum ve Medyanın Rolü
Trump, muhtemelen liberal eğilimli medya kuruluşları ve Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) gibi sivil toplum örgütlerinin eleştirilerine maruz kalmaya devam edecektir.
1,7 milyon üyesi bulunan ACLU, bazı planların karşısında durmak için harekete geçeceğini açıkladı. Bu planlar, göçmen ailelerin ayrılmasına, üreme sağlık haklarının zarar görmesine ve protestoculara karşı federal kovuşturmalara neden olabilecek düzenlemeleri içeriyor.
ACLU ve diğer gruplar, Trump’ın ABD’de doğan herkesin vatandaşlık hakkını iptal etmeye yönelik planlarına karşı dava açtı.
Bazı Trump karşıtları, medyada yürütülen bazı kampanyalardan kaygı duymaktadır. Özellikle de Washington Times ve LA Times gazetelerinin geleneksel olarak adaya destek vermekten kaçınması dikkat çekmektedir. Her iki gazetenin de Trump’ın Demokrat rakibi Kamala Harris’e destek vermesi bekleniyordu.
Washington Post’un sahibi Jeff Bezos, bu kararın artan “taraflı medya” algısı nedeniyle alındığını savundu. Aralık ayında Trump’ın yemin töreni fonuna bağış yaptığını açıklayan Bezos, Trump ile Florida’daki evinde akşam yemeği yedi.
LA Times’ın sahibi Patrick Soon-Shiong da, bir adaya destek vermenin ülke genelindeki bölünmeleri derinleştireceğinden endişe duyduğunu aktardı.
6. Halk Desteği ve Beklentiler
Başkan Trump, kamu desteğini de dikkate almak zorunda kalacak. Prof. Peterson, Trump’ın genel halk oyu oranının %49,9 olduğunu ve Harris’in yalnızca %1,5 gerisinde bulunduğunu belirtiyor.
Bu, başkanlık seçimlerinde kaydedilen en yakın zaferlerden biri olarak değerlendiriliyor. Bununla birlikte, Trump’a destek veren herkesin tüm politikalarını desteklemediğini de ekliyor.
Peterson, bazı Cumhuriyetçilerin Trump’ı kişisel olarak sevmediğini ancak daha az vergi ve düzenleme talep ettiklerini ifade ediyor. Diğerleri ise Trump’ı yüksek enflasyonla mücadelede en iyi seçenek olarak görmektedir.
Bu durum, hükümetin başkanın halk arasında popülaritesini sürdürmek ve 2026 ara seçimlerinde Cumhuriyetçilerin tekrar seçilmelerini sağlamak için bazı tavizler vermeye zorlayabileceği anlamına geliyor.
Ayrıca bazı uzmanlar, gümrükler ve göçmenlerin sınır dışı edilmesi gibi bazı planların, Trump’ın ekonomiyi canlandırma ve enflasyonu düşürme vaatlerini olumsuz etkileyebileceğini belirtiyor.
Hoover Enstitüsü’nden ekonomist John Cochrane, Trump’ın koalisyonunda iş dünyası yanlısı kesimler ile sınır kontrolü ve Çin ile rekabet gibi konulara odaklanan milliyetçiler arasında bir çatışma yönetiminin önemli bir mesele olduğunu ifade ediyor.
Cochrane, “Her iki taraf da istediğini elde edemeyecek. Bu, önemli bir sorun ve bu nedenle geleceği tahmin etmek zor.” diye konuşuyor.
“`